Yönetim

Tarih boyunca insanları yönetmenin tek bir yolu vardır. O da "içlerinden bir tanesini oyunun dışında bırakmak". Eski çağlarda bu olgu kurban ve cinayet şeklinde uygulanırken çağımızdaki uygulamalar daha softtur. Örneğin kurallara uymayan futbolcuyu kırmızı kart göstererek atarsınız ya da alkollü araç kullananı trafikten men edersiniz yahut kamu düzenini bozan kişiyi hapse atarsınız.

'İnsanları korku ile yönetmek' insani gözle değerlendirildiğinde iyi bir şey değildir fakat yönetim bilimi açısından değerlendirildiğinde insanların, 'kurallara uymadıklarında oyunun dışında kalacaklarını, dışarıdan seyredeceklerini' bilmeleri ya da kurallara uymayanlara verilen cezaları görmeleri gerekir.

Bir örnekte iş dünyasından. Gözlemlediğim iki şirket var. Bir tanesi her sene ortalama bir iki personeli 'performans düşüklüğü ve yetersizlik' sebebiyle işten çıkartıyor. Diğer firmada ise devlet ile uzaktan bir akrabalığı bulunduğu için işten çıkartma vakaları sık görülmüyor.

Şimdi, insani gözle bakıldığında, bir insanın işine son verilmesi son derece kötü bir olay fakat verilen örnekteki şirketler incelendiğinde işten çıkartma eğilimi gösteren şirketin personelinin iş açısından daha diri, titiz ve çalışkan olduğu görülebilir. Fakat iş garantisi olan şirkette ise bir işinizi yaptırmak ölümden beterdir. Sürekli personelin kişisel kaprisleri ve uyuşukluğu ile boğuşursunuz.

Bu sebeple 'yönetici' olacak kişilerin İngiliz mantığıyla ipi sağlam, Arap mantığı ile kılıcı keskin olması gerekir.

Keyfi uygulamalar mı? O zaman da yöneticinin yöneticisinin kılıcı keskin olmalıdır.

"Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, memlekete ihanettir."
- Mustafa Kemal Atatürk -

Hiç yorum yok: